İnanma
Morbi aliquam fringilla nisl. Pellentesque eleifend condimentum tellus, vel vulputate tortor malesuada sit amet. Aliquam vel vestibulum metus. Aenean ut mi aucto.
Hadi git
Morbi aliquam fringilla nisl. Pellentesque eleifend condimentum tellus, vel vulputate tortor malesuada sit amet. Aliquam vel vestibulum metus. Aenean ut mi aucto.
Nerden baksan 3 poğaça yedim
Biri de çıkıp demiyor bana ne diye. Bana ne kardeşim 3 poğaça yediysen. Bunu diyecek olan bir arkadaş varsa da ona iki çift lafım var; Yanında ıvır zıvır kurabiyelerden de nerden baksan 3-5 tane götürdüm.
Yazıyı buraya kadar okuyup bırakanlar ucuz kurtardı. Asıl şimdi başlıyor!
Önce müziği alalım; Yine bir Sofar Performansı Can Kazaz - Nereye Gidiyoruz http://www.youtube.com/watch?v=bNrq90k4pH4
Bu güzel Can Kazaz performansını dinleyerek çıktım evden. Yeterince erkendi. 1 Saat sonra iptal ediceğimiz provaya yetişmek için de ufaktan aceleyle çıktım. Bir iki mesaj attım. Bir arkadaş da gelicekti, bekleyecek gibi oldum sonra dolmuş kalktı, ben de bütün eşşekliğim ile oturmaya devam ettim. Neyse zaten canım dünden sıkkın. Biraz patırdı olucaktı, iyi gelir. Gelmedi. Ben neler yapmışım meğer! Bir dediysem iki denmiş. İki dediklerim zaten üçle çarpılmış. Korktum, kızdım derdimi anlattım. Hak vermelerini beklemedim de benim tarafımdan da başka bir türlüydü işte konu. Sonra çok güldük tabi. Dans ettik, sonra yine dans ettik. Eve geldim şimdi ne yazıcağımı bilemedim. Böyle yine kendi kendime konuştum sıktım sizi. Bu ne kardeşim diye de sitem etmiyesiniz diye, hazırlamakta olduğum bir şakının sözlerini paylaşıcam sizinle. Telif filan zaten hikaye ya ülkemizde. Ben daha sözlerin yarısını yazmadan baylaşırım bloğumda. Yine okudunuz ya, valla cansınız!
Sözü var Bestesi yok (Bir mırıldanması var tabiki de fikirlere açığız) :D
Sen Yoktun
Ayıldım geceden kalma günde
Birde kendi evimde
Yatak soğuk
Sen yoksun
İçim karışık dolabım gibi
Gitmişsin sen sabahın körü
Ben körkütük
Sen yoksun
Ararım seni her hecede
Gece bekledim pencerede
Bi küçük bitti
Sen yoksun
Yapma tut hadi elimi
Bu kabus bile artık bitmeli
Uyandım
Sen yoktun
Morbi aliquam fringilla nisl. Pellentesque eleifend condimentum tellus, vel vulputate tortor malesuada sit amet. Aliquam vel vestibulum metus. Aenean ut mi aucto.
Ona uyandım
Erkenden uyandım. Küçücük odamda pencereyi açınca soğuk, temiz hava hızlıca yer değiştirdi içerdeki karbondioksit yoğunluğu ile. İşte o an anladım. Bugün Ona uyandım.
Klavyenin tuşlarına rastgele basmam ile açılan ekranda dün geceden kalma youtube sayfası beni bekliyordu. Play'e bastım başladı.
Çok özlemiştim bende, ama susmayı beceremiyorum işte. Neyse, hani olur da dili sürçer, ne biliyim bir kaza olur yada mecbur kalır, bir bakmışsın beni özler (burda biraz saçmalamış olabilirim) filan diye erkenden başladım çalışmaya. İşleri hemen bitirmeliydim ki hazırlanacak bolca vakit kalsın. Bu arada hazırlamam gereken basit bir animasyon var ama, nasıl bir şey yapıcağıma dair ne bir fikrim var, ne de bir brief vardı elimde. Neyseki bir kalıp oturttuktan sonra, otomatiğe bağladım hayaller kurarak ve birkaç kez daha play'e basarak çalışmaya başladım.
Elin kolun durmuyor çocuk! Diye kızıyorum şu anda. Kızarım tabi dile kolay, içim acıyor dinlemiyorum kendimi. Dün belki demişti yarına, yarın artık bugün deyip; mesaj atıyorum. Saatlerce susuyoruz karşılıklı ben kendime sövüyorum. Sonra mı ? Birkaç yüz kez daha play'e basıyorum işte. Aynı şarkı bir daha, bir daha, yemin ediyorum '' Benim için değil, yemin ederim değil. Başka bir konu var...''
İnsan düşünmüyor değil, üzülmüyor değil ama benim de hatam var. Gel, benim için değil, yemin ederim değil. Başka bir konu var.
İçim sıkılıyor halen. Bunu okursa diye düşünüyorum bir an ayıp mı olur ? Canı mı sıkılır ? Ben çok sıkılıyorum zaten, yaptığım en büyük kötülük bu olsun benden ona. Benim gözümden ''dinlesin'' bu şarkıyı diye, son kez play'e basıp yazıyorum.
Çok uzattım, ben yine dostlarla olurum bu gece. Ama yalnız olmayanlar için Bronx Pi Sahnesi'ne gidin filan yani bu gece (10 Ocak 2015) Yüzyüzeyken Konuşuruz 00:30 gibi çıkar. Ondan önce de Adamlar var. Öptüm.
Morbi aliquam fringilla nisl. Pellentesque eleifend condimentum tellus, vel vulputate tortor malesuada sit amet. Aliquam vel vestibulum metus. Aenean ut mi aucto.
Neler oluyor bir bilseniz.
Durup durup resimlerine bakıyorum. Yeter deyip, dışarı çıkıyorum. Bakırköy küçük, aslında büyük de üşeniyorum, biraz da üşüyorum. Bakmadığım köşelere bakıp fotoğraflıyorum. Canım sıkılıyor bir iki mesaj atıyorum, özlüyorum. Bir telefon geliyor, dostlar ile buluşuyorum. Biraz neşem yerinde, durup durup gülüyorum bütün gün gülemediklerimi gülüyorum. Garip.
Söylemesem de, en yakınlarımdan biri o, anlamaz mı? Oraya gidelim diyor, yakın olalım diyoruz. Gidip de geri dönüyoruz. Elde var sıfır. Saçma sapan kuruyorum kafamda. Bu cümleleri yazmak geliyor aklıma, yazıyorum. Maksat burda bu hikayeyi gelecekteki bana okutmak. Siz de şu karelere bakın bari. Zahmet edip okudunuz bu yazıyı.
Morbi aliquam fringilla nisl. Pellentesque eleifend condimentum tellus, vel vulputate tortor malesuada sit amet. Aliquam vel vestibulum metus. Aenean ut mi aucto.