Biraz fazla inanarak yaşıyoruz bence. Maddenin transferi bulunsa yaşamlar arası. Kanıtlayacağım diye iddia etse bir bilim adamı. Ve bahse girsek ikinci hayat için veya cennet, cehennem üzerine. Kimse koymaz herhangi bir varlığını. Saygısızlık yapmak istemem ama canınızdan sonra malınızdan kıymetlisi yok. Benim için de öyle...
(Bu bloğun bir günlük olduğunu unutmayın. Şimdi istediğiniz gibi eleştirebilirsiniz... Uyarayım bu yazının devamını okumak sizin için bir zaman kaybı olabilir!)
Bu ne biçim girizgah böyle. Hatta çok küstahça yazıcam bazılarına göre. Ama benim de inandığım gerçekler böyle. Demek istediğim garanticiyiz işte. Elimizdeki en kıymetli şey yaşama şansı. Bu o kadar kıymetli ki bu kısacık (görecelidir) dönemi ne kadar iyi bir hale getirebiliriz diye ''Bugünümüzü'' harcayıp duruyoruz. Çünkü ''bugünler''imiz, ''şimdilerimiz'' şıkır şıkır elimizde bozuk para gibi ses yapıyor. Biz ise hep yarınlar için banknotları hayal ediyoruz.
Bazılarınız kıkırdamaya mı başladı yoksa? Haklısın! Hadi desene; bugünü yaşa! Ben biraz aç gözlüyüm. Hatta ben de en az sen kadar bencilim. Her şey normal aslında. Böyle olması gerektiğine o kadar inanıyorum ki, anlatamam. Tamam yine söz veriyorum elimden geleni yapıcam bugünlerim için.
Dünlerimden bir şeyler özlüyorum. Yarınlara planlar yapıyorum. Acele ediyorum. Bitsin istiyorum. Başlasın istiyorum. Her şey ben nasıl hayal ediyorsam öyle olsun istiyorum. Ama öyle OLMAZ. Bak yine bağırıyorsun diyorum kendi kendime. Hatta bu sefer kendime. Biraz daha kendime bağırıp sakinleşmem lazım. Biraz daha rahatlamak. Daha çok uyuyup uyanmak güneş ile. Ama insancıl bir dürtüyle korkuyorum! Yaşam geçip gidiyor. Şanslı değiliz diyorum eskiler gibi. Ne kadar yaşarız ne ederiz bilmem ama günlerimizi o kadar hızlı harcayıp saçıp savuruyoruz ki...
Bir arkadaşımın hayalleri var. Bunca zaman ''olur mu abi öyle şey'' dediğimiz hayaller. Öyle güzel ki toprakla uğraşıp kendi evini kendin yapmak. Ektiğini yemek. Ekmeğini yapmak, çayını demlemek. Ama dedim ya aç gözlü adamım ben dayanamam yapamam biliyorum.
Tamam bu kadar bağırış-çağırış yeter. Geri dönüp düzeltmeler yapmayacağım bir yazı bu. Klavyeyle seviştiğim. Bütün akustik parçaları son ses karışık çaldığım bir parça bu. Şimdi bu yazıyı yayınlayıp, kombiyi açmaya gidicem. Uzun süre sıcak suyun yüzüme vurması rahatlatır diye umuyorum.
Hepimiz bir şeyler umuyoruz dimi?
Daha çok sevmek istiyorum.
Tut elini,
Tut elimi...
Kaydol:
Kayıt Yorumları
(
Atom
)
Hiç yorum yok :
Yorum Gönder